Bu Blogda Ara

'BABİL'İN EN ZENGİN ADAMI' KİTABINI OKUYUN


Türkçe'de ilk olarak "Babil'in Kervan Taciri" adıyla çevrilerek yayınlanan ve George S. Clason'ın kaleme aldığı kitap, ismi değiştirilerek bir süredir "Babil'in En Zengin Adamı" olarak okuyucularıyla buluşuyor.

Babil, günümüzden 4 bin yıl önce kurulmuş ve insanların refah içinde yaşadığı, Irak sınırları içinde kalan bir şehir. Babil Kulesi veya Babil'in Asma Bahçelerini duymayan pek azdır.

Babil'in En Zengin Adamı kitabı, bundan 4 bin yıl önce de olsa insanların zengin olmalarının yolunun tasarruf edebilmekten geçtiğini anlatıyor. Daha doğrusu, bu öğüt Babil'in En Zengin Adamı tarafından, fakir kalmış çocukluk arkadaşlarına veriliyor. Arkad adlı bu zengin, kazançlarının yüzde 10'unu tasarruf etmeleri gerektiğini eski arkadaşlarına örneklerle anlatıyor. Yazar Clason, bu tavsiyeleri Babil'den çıkarılan kil tabletlerin okunması sonucu okuyucularına ulaştırıyor. 

Ne ilginçtir ki, günümüzde de modern finansal okuryazarlık ile ilgili tavsiyelerde bu tasarruf oranı üç aşağı-beş yukarı korunuyor. Günümüz finans uzmanları, birikim yapıp, birikiminizin de sağlayacağı gelirle daha refah içinde yaşanabileceğini ancak bunun için çalışarak elde edilen gelirinizin yüzde 10 veya yüzde 20'sinin tasarruf edilmesini öneriyorlar.

Çok basit bir dille yazılmış, Türkçe'ye güzel bir şekilde çevrilmiş çok da uzun olmayan ve hızla okunabilen, 24 TL'ye edinilebilen bu kitap bittiğinde hayat, zenginlik, fakirlik ve ekonomiyle ilgili farkındalığınız iyice artıyor.   

Finansal okuryazarlığa giriş yapmak istiyorsanız Babil'in En Zengin Adamı adlı kitabın okunmasını tavsiye ediyorum. 

--------------

(Tanıtım Bülteninden)

Bir zamanlar Babil’de dünyanın en zengin adamı yaşardı; adı Arkad. Zenginliğinin ünü bütün dünyaya yayılmıştı. Aynı zamanda eli açıklığıyla da ünlüydü. Yardımlarında cömertti. Ailesine karşı cömertti. Kendi harcamalarında cömertti. Gene de serveti her geçen yıl harcadığından daha hızlı bir biçimde artardı.

“Bugün,” dedi Kobbi, “eski arkadaşımız Arkad’la karşılaştım, altın kaplama arabasında gidiyordu. Onun gibilerden beklenen bir davranışla beni görmezden gelip geçmedi. Tam tersi herkesin görebileceği biçimde el salladı, bana, çalgıcı Kobbi’ye gülümsedi.”

“Babil’in en zengin adamı olduğunu söylerler,” dedi Bansir dalgın dalgın. “Öyle zengin ki kralın hazinesi dara girdiğinde ondan borç altın aldığını işittim,” diye karşılık verdi Kobbi.

Günün birinde gençlik günlerinden arkadaşları Kobbi ve Bansir çıkıp geldiler ve “Sen Arkad,” dediler, “Hepimizden daha şanslı oldun. Biz ayakta kalabilmek için didinip dururken sen Babil’in en zengin adamı haline geldin. En güzel giysileri giyip en nadide yiyecekleri yiyebiliyorsun, oysa biz, ailelerimizi eli yüzü düzgün giysilerle giydirebilir, karınlarını doyurabilirsek ne mutlu bize.

“Ama bir zamanlar eşittik. Aynı hocadan ders aldık. Aynı oyunlarda oynadık. Ne derslerde ne oyunlarda bizden üstün değildin. “Gördüğümüz kadarıyla ne bizden daha sadakatla ne de daha çok çalıştın. Öyleyse neden kahpe kader dünyadaki tüm iyi şeylerin tadını çıkartmak için seni seçerken senin kadar hak eden bizleri görmezden geldi?”

Bunun üzerine Arkad onlara uzun bir söylev çekti : “Gençlik günlerimizden bu yana çıplak bir varoluşun ötesinde bir şey elde edemediyseniz bu ya zengin olma yasalarını öğrenemediğiniz ya da onlara uymadığınız içindir.”

“Öğrenmek istediklerinizi size söyleyeceğim, çünkü artık yaşlı bir adamım ve yaşlılar gevezeliği sever. Gençlik öğüt alacak yaşa geldiğinde ona verilen geçmiş yılların bilgeliğidir. Ama genellikle gençlik, yaşlılığın yalnızca geçmiş günlerin bilgeliğini bildiğini sanır, onun için yararlanamaz. Oysa unutmayın ki, bugün parlayan güneş, babanız doğduğu gün parlayan güneşle aynı ve en son torununuz bu dünyadan gittiğinde hâlâ aynı güneş parlıyor olacak.”

 


 



Hiç yorum yok:

Yorum Gönder